08 Eki 2021

Ben de Franz Xaver Mayr’ın (1875–1965) yaptığı gibi öncelikle “bağırsakları iyileştirmenin” önemini açıklayarak Sindirim Sanatını anlatmaya başlayayım. Zira bağırsaklar yeterince iyi durumda değilken insanın şifaya kavuşması mümkün değil. Bağırsakları iyileştirmeden ne fazla kilolardan kolaylıkla kurtulabiliriz, ne beynimiz doğru dürüst çalışır, ne de çeşitli kronik sorunlarımız tam iyileşebilir.

İnsan ağaç gibidir

İnsan pek çok yönüyle bir ağaca benzetilebilir. İkisinin de yaşamak için insanlar gibi dört şeye ihtiyacı vardır: besine, suya, havaya ve güneşe. İnsan vücudu ve ağaç, doğalarındaki güç, sağlık ve canlılığı çok güzel dışa yansıtan ortak özelliklere sahiptir. İnsanın yüzüne, cildine, gözlerine bakan bir doktorun pek çok hastalıkla ilgili klinik ipuçları yakalaması mümkündür. Bir ağacın meyvesini, yapraklarını, gövdesini inceleyen bir bitkibilimci de onun sağlık olup olmadığını kolayca anlayabilir.

Ağaçlar, uzayan sağlam gövdeleri, gökyüzüne uzanan dalları, güneşin enerjisini soğuran yaprakları ve ilkbaharda açan çiçekleriyle doğal canlılığın simgesi gibidir. Peki, ağaca bu canlılığı veren asıl parçası nedir? Ağacın dalları fırtınada kırılabilir, yapraklar kış gelince dökülür, çiçekleriyse daha kısa ömürlüdür ama ağaç uzun yıllar yaşar. Demek ki onu yaşatan daha güçlü ve gözle görülmeyen bir parçası vardır ağacın. Doğru cevabın aklınıza geldiğini tahmin ediyorum. Evet bildiniz! Ağacı yaşatan, hayatta kalmasını sağlayan toprağın altında kalan kökleridir.

Bir ağacın asıl gücü kuvveti dallarında değil köklerindedir. Kökleri hasta olan bir ağacın gövdesinin, dallarının, yapraklarının, meyvelerinin sağlıklı olmasını bekleyemeyiz. Ağaçlar kendilerini diri tutan suyu ve mineralleri yerin derinliklerine uzanan kökleriyle alırlar. Güçleri ve enerjileri köklerinden gelir. Kökü kuruyan ağaç canlılığını yitirir. Şimdi bize, insana dönelim. Aynısı  insan organizması için geçerlidir: Vücudumuzu ağaca benzetecek olursak bizim de köklerimiz, bağırsaklarımızdır.  Onlar da ağacın kökleri gibi dışarıdan görülmezler ama işlevleri aynıdır. Bizi besleyen, büyüten, canlı kalmamızı sağlayan bütün gıdalar bağırsaklarımızdan emilir. Bağırsaklarımızın çalışması bozulduğunda, bu durum er ya da geç vücudumuzun diğer organlarına yansır. Yorgunluk, beyin bulanıklığı, damar bozuklukları, cilt bozuklukları, kilo alma, eklem ağrıları, üreme kapasitesinde azalma, enfeksiyonlar, gıda intoleransları ve alerjiler bu durumun örnekleri.

Sindirim sisteminin esas görevi gıdalardaki faydalı unsurların vücuda emilmesi, bunların bize yararlı hale getirilmesi ve organizmaya ulaştırılması için çalışıyor. Bunu yaparken bir taraftan yediğimiz gıdalarda bulunan zehirlerden ve  metabolizma faaliyetleriyle vücudumuzda oluşan atıkları etkisiz hale getirmeye ve bunlardan kurtulmaya çabalıyor. Sindirim sistemi üstlendiği ağır görevleri layıkıyla yerine getiremediğinde, çoğumuzun yabancısı olmadığı sindirim sorunları başgösteriyor. Bu belirtilerin bir bölümünü midemizde, bağırsaklarımızda hissediyoruz, şikayetlerin organlarla bağlantısını kolayca kurabiliyoruz. Karında şişkinlik, ağrı, gaz sancısı, bulantı, mide yanması, kabızlık gibi uzayıp giden sindirim yakınmalarından söz ediyorum. Ancak bununla bitmiyor, sindirim sistemindeki bozukluklar kronik yorgunluk, zihin bulanıklığı, depresyon, cilt sorunları gibi, vücudun farklı yerlerinde sindirimle ilişkisiz görünen belirtilerle karşımıza çıkabiliyor. Bunları genellikle sindirim sistemiyle ilişkilendirmek çoğu zaman aklımıza gelmiyor. Genel sağlık durumu ile sağlıklı sindirim arasındaki yaşamsal ilişkide diğer önemli bir husus, sindirimi bozan faktörlerin  bizi erken yaşlandırması, hayatımızı kısaltan, yaşam kalitemizi düşüren (diyabet, kalp damar hastalıkları, karaciğer yağlanması, zihinsel problemler gibi) kronik hastalıklara yakalanma riskini artırması.

Bu söylediklerim bizi, sağlımız için doğru şekilde yemek yemenin ve beslenmenin önemi noktasına getiriyor. Beslenme ve sağlık ilişkisi aslında tıbbın çok eski devirlerinden beri biliniyor. Daha laboratuvar testleri, görüntüleme yöntemleri gibi modern tıbbın araçları bilinmezken hekimler gözlem ve uygulama sonuçlarına bakarak doğru beslenmenin sağlık için ne kadar önemli olduğunu kavramışlar. Günümüze gelince modern yaşam ve beslenme tarzının maalesef son elli yılda büyük artış gösteren, adeta bir salgın haline gelen kronik hastalıklarla bağlantılı olduğunu görüyoruz. Beslenme başta olmak üzere sindirimi bozan faktörleri düzeltmek sağlıklı yaşamanın ve kronik hastalıklardan korunmak için atacağımız ilk adım olmalı.